Ana içeriğe atla

Hiçbir Şey İçin Geç Değil


            Bilmediklerimi ayaklarımın altına koysalar başım arşa değerdi. Benim değil bu söz, İmam-ı Azam hazretlerine ait. İmam-ı Azam Hazretleri gibi beş yaşında hafız, dini ve dünyevi sahada geniş bilgilerin sahibi, dini ilimler alanında otorite olan bir şahsiyet cehaletini ifade etmek için başım arşa değerdi ifadesini kullanıyor. Arş nedir? Her biri bir diğerinin yanında okyanustan bir damla mesabesinde olan yedi kat göklerin fevkinde, Cennet, Sidre-i Münteha ve Kürsinin de üzerinde Kürsiyi kuşatan tabakadır arş. Sadece mahşer meydanın bile, her bir kanadındaki her bir tüyün uzunluğu kuş uçuşuyla bin yıllık mesafe olan bir meleğin, bin yıl boyunca aynı yönde uçarak başından sonuna gidemediği ve yorulup geri dönmeye karar verdiği bir büyüklük olarak rivayet edildiğini düşünürsek İmam-ı Azam hazretlerinin cehaletini neye benzettiğini görme şansımız olabilir. Peki acaba bizim cehaletimiz neye benziyor?

            Sevgili Dost: Büyük bir şehir düşün, hazinelerle dolu, gül bahçeleriyle bezenmiş, saraylarla dokunmuş bir şehir. Böyle şehirlerden bir sürü barındıran bir ülke ve  bunun gibi yüzlerce ülkeyi içine alan bir dünya düşün. Bir ömür boyunca bu dünyayı ne kadar tanıyabilir ve köşesini bucağını ne kadar bilebilirsin? Altı milyar insandan kaç bin kişiyi tanıyor olabilirsin?

            Sevgili Dost: Dünya, güneşin muazzam çekim gücünün etrafında dönen sekiz gezegenden sadece biri. Dünyanın tek uydusu olan ay ise, güneş sistemindeki  gezegenlerin çekim gücü etrafında dönen yüz altmış altı uydudan biri, ve bu uydulardan bazıları dünyadan daha büyük. Güneş gök bilimcilerin ifadelerine göre orta büyüklükte bir yıldız. Samanyolu galaksisinin içerisinde var olduğu bilinen 'iki yüz milyar!' yıldızdan sadece bir tanesi. Samanyolu Galaksisiyle beraber gözlemlenebilir evrende yüz milyardan fazla galaksi olduğu sanılıyorken, insan var olduğunu bildiği bu gerçekliğin ne kadarına hakim, ne kadarını çıplak gözle görebilmiş ve ne kadarına el sürebilmiş? Peki ya gözlemlenemeyen evren? 

            Sevgili Dost, bilim, teknoloji, insanlık çok gelişti, daha çok gelişecek. Astronomi, tıp, mühendislik, fizik, kimya, ekonomi kendi alanlarındaki bir çok şeyi tutarlı bir şekilde ve tek celsede açıklayamıyor. Hangi alanda olursa olsun dünyadaki hiçbir ordinaryüs profesör medeniyet seviyesinin herhangi bir konuda her şeyi öngörebilecek düzeyde olduğunu iddia etmiyor. Açıkça ifade etmek gerekirse sadece bin yıl sonra yaşayacak olan insanların gözünde bile taş devrini yaşıyoruz.

            Sevgili Dost çok uzun bir yolda yürüyoruz. Tüm bilimsel ve teknolojik gelişmelere, ilerlemelere rağmen sonu görülemeyecek, henüz bilinemeyecek kadar uzun bir yolda yürüyoruz, belki oturmuş bekliyoruz. En önde yürüyenler bizler değiliz belki ama bu uzun yolda yılmadan, usanmadan, planlı bir şekilde, dirayetli bir yürüyüşle yürürsek en önde yürüyen kervana katılabiliriz, hatta onları da geçeriz. Şüphe yok. Ama yılmamak, usanmamak her babayiğidin harcı değil işte. Bir İngiliz atasözü 'acı yoksa mükafat da yoktur' der. 

            Karıncalar kralı kendisini saygılı gözlerle seyreden, kraliyetinin sönmez ışıltısı önünde hayret, saygı ve içten gelen bir hürmet ve ihtimam numunesi bakışlarla, can kulağı ne kelime dipdiri bir ölü sessizliğiyle dinleyen milyarlarca karıncaya döndü ve bir karıncayı işaret ederek 'Yaşamak istiyor musun?' diye sordu vereceği veya veremeyeceği cevabı beklemeksizin  'Hayatın senin ellerinde, yaşamak hayatı doldurmaktır. Boş durduğun an! öldün bil.' dedi O karınca, kralının sözünden o denli etkilenmişti ki bir an boş durmadı. Zaten onları zaferden zafere taşıyan, ürettiği mühendislik projeleri, bir deha gerektiren çalışma planları ve kendine has yönetim sistemiyle kusursuz bir şekilde hizmet etmiş ve adeta tüm hayatını kolonisine hizmet etmeye adamış olan kralına o denli güveniyor ve inanıyordu ki anlık bir dalgınlık neticesinde boş durduğunu fark ettiğinde hayata çoktan gözlerini yummuştu.

            Sevgili Dost; Allah gözünü yükseklere dikenleri severmiş derler. Boş duranı kul da sevmez Allah da sevmez derler. Neticede sen de bir kulsun. Kendini sevebilmek istiyor musun? Hayat devam ettikçe hiçbir şey için geç değil, faydalı bir şeyler yapmaksızın beklediğin her anın birer gecikme olduğunu bilmekle beraber, zararın neresinden dönersen kar olduğunu hatırlatmak isterim.

Muhakkak zorlukla beraber kolaylık vardır ve muhakkak zorlukla beraber kolaylık vardır. Sen bir işi bitirdiğin vakit hemen diğerine yapış ve Rabbine rağbet et
(İnşirah Suresi 5-6-7-8 Ayet-i Kerimeleri.)

İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır. 
HADİS-İ ŞERİF


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hasret

Ömür dediğin ne ki, üç gün ya var ya yok. Ve nasıl görürsen gör hepsi hasret. İnsan bu ya sabah olur akşama hasret, akşam olur sabaha. Yazın kışa kışın yaza. Yağmur güneşe, bulut toprağa hasret. Ana evladına evlat sılaya hasret, bir yuvaya hasret. Kardeş kardeşe, göz göze, kalp kalbe hasret. Sana hasretim diye fısıldasa bir ses, aynı ses her bir kulağa, dünyadaki milyar kulağa, milyar kulağın zihninde trilyon ayrı ışık yanmaz mı? Şimdi gözlerini kapat ve 'sana hasretim' de, kimleri görüyorsun? Söyle! Yüz gün de olsa, ömür dediğin ne ki. Bugün var yarın yokuz. Ölümlü dünyaya yabancı birer sarhoşuz. Gözlerimizi ıslatan. yanaklarımızdan süzülüp çenelerimize uzanan oradan aşağı bir çağlayan olup akan nehirlerin membaı işte bu sarhoşluğun acısı. Doğru-yanlış, iyi-kötü ve özlenen ne varsa her şey önümüzde lakin gözlerimiz her şeye açık değil, perdeler arkasında bir çok hakikat. Bir şeyler görüyor ve bir çok şey duyuyoruz elbet görülenler mat duyulanlar uğultu, ne yazık, sarh...

Kolay Arapça Öğrenmenizi Sağlayacak Beş İpucu

Kolay Arapça Öğrenmenizi Sağlayacak Beş İpucu Günümüzde iletişim olanaklarının gelişmesiyle birlikte dünyamız erişilebilirlik açısından çok küçüldü. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna sadece bir tık kadar uzağız. X kuşağı olarak adlandırılan nesil sadece kendi mahallesiyle günübirlik iletişim halindeyken bugün bireyler olarak bir şekilde tüm dünya ile iletişim halindeyiz. Z kuşağının içine doğduğu, diğer kuşaklarında kendilerini bir anda içinde bulduğu teknolojik olanaklar beraberinde yeni gereklilikler de getirdi. Yabancı dil öğrenmek her dönemde iş olanaklarına ulaşabilirlik ve bazı kültürel aktivitelere katılım açısından bir gereklilik olmuş olsa da günümüzde yabancı dil öğrenimi yaşamsal bir gereklilik halini aldı. Yabancı dil derken İngilizceyi kastetmiyoruz elbette. Şaka bir yana günümüzde İngilizceyi mutlaka öğreniyoruz ama pek çoğumuz İngilizceyle yetinmek istemiyor. Gerek daha fazla iş olanağına erişim için gerekse dini ve kültürel sebeplerin teşvikiyle ülkemizde Arapç...